Salı, Kasım 25, 2008

ben gidiyorum?

farkında mısın? benim öldüğümün. yıllar oluyor belki yavaş yavaş gidişim. ruhumun beni terk edişi. o gitmek istedi ben ise gidemedim. buradayım işte; aynanın karşısında kendini tanıyamayan adam. yokluğunun farkında. belki bundandır sadece “ben” hakkında yazmam. kendimi tanıma çabası ama nafile. ben benden gideli çok oluyor. şimdi de ben gidiyorum.


her gece kalbini kesmek nasıl bir duygu bilir misin? keskin kılıçla her gece intihar etmek. uykularının huzursuzluğu ama buna rağmen hiç gitmeyen sonsuz uyuma isteği. nedenini bende bilmiyorum. belki sonsuzluğa ulaşma çabası belki de yokluğa.


ben öldüm biliyor musun? kalbim sökülerek. geçen sende hastanedeydik. hatırlar mısın? morgda morarmış ellerimiz birbirini tutuyordu; üzerimizde ideallerimiz son örtümüz olmuştu. gerçekleşmeyen gerçekleşemeyen idealler. çıplaklığımızı onlar koruyordu. elimizde eski yüzükler. içinde gamze ekim 2004 yazıyor. ne kadar da yanlış ben daha bu dünyaya gelmeden önce bir ruh iken seni seviyordum. kalbim kılıçla sökülüp atıldığında da.


beni gitmeye tutan ne bilmiyorum sonsuzluğa doğru. çok zor değil aslında değil mi? belki de kendimi tanıyamamam.


bir rüya gördüm bir gün. çok küçükken. ellerim bağlı; bağırıyorum ama sesler beni bastırıyordu. sesler. o kadar çoktular ki. kurban edildim sonra. sesler kesildi kesik ellerimden akan kanlar sesleri sesti. korku gitmişti, huzurluydum. herkes mutlu idi. kalkınca ağladım sabaha kadar; sessiz sessiz. çocuk aklım insanlar için ölmeyi anlamamıştı. o gün çok korkmuştum. neden ansızın kaldırıldığımda titrediğimi anlıyor musun? korkuyorum hala.


gidiyorum anne farkında mısın? biliyorum gene kızacaksın zaten konuşmuyorsun diye. biliyorum ama konuşamıyorum. elimde değil. ağzına mühür vurulması nasıl bir şey bilir misin? onlar gelir; kelimeler ama çıkamazlar kurtulmak istersin ama olmaz. boğulursun sonra. bu yazılar nasıl çıkıyor zannediyorsun. bunlar beni boğan kelimeler.


soğuk suyu vücudunda hissetmek nasıldır bilir misin? ürperirsin korkarsın nefes alamadığını düşünürsün. insanlığını kaybetmek de öyle. en küçük düşünce de yıkılınca, hayata karşı küskün olunca da böyle hissediyorsun.


bazen içimle konuşmaya çalışıyorum. suskun. yazı yazdığımda bir iki kelime fısıldamaktan başka bir şey yapmıyor. neden böyle bilmiyorum.


sonbaharı sevmiyorum ama sonbaharda ölmek isterdim. yani bugünlerde. yağan yağmurun altında savrulan yapraklarız. üzerimizde ağır yağmur damlaları içimizde ayrılığın hüzünü. hadi gel ölelim şimdi kıyıya vuran balinalar gibi. ama biz insandık dimi?


bana kızıyorsun biliyorum kardeşim kadar olamadın diye. haklısın.


bazen yürüyorum. iyi geliyor. uzun düşünceler, kısa müzikler yokluklar varlıklar. varlığımı kanıtlamaya çalışıyorum. zor oluyor haliyle; maddeye inanmayan biri olarak. maddesel yaşamak ne kadar da acı veriyor bana biliyor musun?


ben yokum gene. ruhum kayıp. karnıma kılıç saplayalı kaç yıl oldu. çok iyi hatırlıyorum o geceyi. yağmurlu bir sonbaharda; elimde kanlar yüzümü boyuyorum. inanır mısın çocuklar gibi şenim. aklıma ana okulda yaptığım faaliyetler geliyor. resim ve boyamam berbat. o zamanlar hayatı yaşayamayacağım belli olmuş.


evde ana okuldan kalma bir resmim asılı. geçenlerde düşmüş büyük gürültü ile. belki de ruhum çok uzaklara gitti.


ben bir intrapersonal'ım. yani içine kapanık. yarı otistik. çok sıkılırsa bırakın gitsin kurşun askerlerini boyasın. hala oyuncaklarım var biliyorsun. ama artık onları ben yapıyorum. insanlar sorduklarında heyecanlanıp kaç tane kurşun askerimin olduğunu söylüyorum. benim bu kada misketim var gibi. ağlıyorum halime. ciddiyim. bunları düşündükçe ağlıyorum. düşünüyorum da kitaplar büyütmüyormuş bizi.


bugünlerde gri renkteyim. gri yani belirsizlik. ne olduğu belli olmayan. kaybolmuş. ormanın derinliklerinde ne yapacağını bilmez haldeyim. arada ağlıyorum. ama nafile.


denizin sesini bilir misin? ama gerçek sesini. içine daldığında duyarsın. bana garip duygular verir. neden bilinmez kelt müziği aklıma gelir.


ağlayamıyorum artık. gözyaşı akmıyor. ben gidiyorum farkında mısınız?

1 yorum:

ışıklı Yürüyüş dedi ki...

ölüme dair çok yazı şiir okumuşluğum çok anı dinlemişliğim vardır fakat aynı anda birçok penreceden bakabilmek o pencereden kendine bakabilmek zordur insanın kendi ölümüne dair düşünmesi bunu yazıya dökmesi imgelem yerine kullansa bile zordur...tebrıkler gerçekten..